LEO-GEMİNİ

Selam herkese. :) Aslında bu yazıyı Arif Öztürk’ün blogunda gördüm ve herkesi mimliyorum dediğine göre ben de yazabilirim diye düşündüm. :) Sabahları uyanma sürecim bir hayli zor geçiyor. Özellikle hafta içleri. Alarmı yüz kere erteleyip yine uyuyakalmayı başaranlardanım. O yüzden ben direk hafta sonuna geçiyorum. :) Hafta sonu bir işim yoksa saati kurmuyorum ve erkenden uyansam bile daha erkenmiş deyip öğlene kadar uyuyorum. Eskiden gün doğarken kalkıp spora giderdim. Maalesef şimdi yapamıyorum bunu. :( Aşırı derecede üşengecim çünkü. Hatta o zaman nasıl kalkıyordum ben bile şaşırıyorum. :D Her neyse, hafta sonu uykumu almış bir şekilde uyansam da yarım saat kalkmıyorum, telefonu elime alıp mailimi açıyorum ve biryudumkitap’ın gönderdiği günlük  pasajı okuyorum. Bu güne pozitif başlamamı sağlıyor. Size de tavsiye ederim :) Daha sonra bir on beş dakika kadar daha uykumu açtıktan sonra -nihayet- kalkıyorum. Kahvaltı hazırlıyorum. Kahvaltıdan sonra çayımı alıp televizyonun k

"Herkesin aşılması gereken bir sınırı vardır. O sınır aşıldığında bakarsın ki dağın arkası alabildiğine deniz”                                                                                                                         “Canavarlarla dövüşenler canavara dönüşebilir” * Gerçekten herkesin içinde bir kötülük var mıdır? Çıkarılmayı bekleyen...Yoksa iyi insanların içinde bu ‘kötülük’ diye adlandırdığımız şey insanın kendisini savunma doğasından mı kaynaklanır sadece? Bunları düşünürken ‘Dünyada iki tür insan vardır; iyiler ve kötüler’ sözü aklıma geldi. Bir de deliler yok mudur? Çünkü onlar ne iyidir ne de kötü. Belki de onları bu hale getiren şey dünyanın kötülüğüdür. İyi ile kötü arasındaki fark; Macbeth ve Lady Macbeth arasındaki fark gibi aslında. Biri iyi kalpli ama oldukça hırslı, diğeri de hırslı ama gözü hiç bir şeyi görmeyecek derecede kötüleşen biri. Lady Macbeth gibi olanlar bir kötülük yaptığında -mesela diyelim  birinin kalbini

Yoğun geçen bir hafta içinin ardından sinemada böyle güzel bir filme denk gelmek benim için çok çok iyi oldu. Aslında arkadaşımla testereye gidecektik, bir hafta öncesinden kararlaştırmıştık ama gelecek programda bu filmi görünce dayanamadım. Agatha Christie'yi çok seviyorum ve burada daha önce bir kitabını yorumlamıştım. Agatha Christie'nin bir başka kitabından uyarlanan bu filmi de çok beğendim. Bu kitabını okumamıştım, hoş okusam sonunu bileceğimden bu kadar beğenir miydim bilmiyorum. Tabi ki aksiyon bekleyenler için tavsiye etmem zaten filmin türü de dram, gizem olarak geçiyor. Tek kötü yanı filmin Türkçe dublaj olduğunu bilet alırken öğrenmem ve benim için sürpriz olmasıydı. Oyuncu kadrosunda Johnny Depp ve Penelope Cruz olması beni ayrıca mutlu etti. Hercule Poirot'ı canlandıran oyuncu Kenneth Branagh aynı zamanda filmin yönetmeni. Michelle Pfeiffer, Daisy Ridley de oyuncular arasında. Kısacası Agatha Christie sevenler mutlaka izlesin, güzel bir hafta sonu geç

Selam herkese :) Bu başlığı seçmemin sebebi, sanırım bize böyle bir mesaj verilmek isteniyordu bu bölümde. Hiç kimseyi öldürmeyen Morgan Benjamin’den sonra delirdi onu anlıyorum ama kötü karakter olarak diziye giren Jesus’da iyilik meleği oldu.  Rick’le Dary’lın yiyecek dolu kamyonetini kaçıran jesus değil miydi? Ve Rick... 6. Sezonda herkesi acımadan öldüren Rick, Morales’e bile acıdı. Birde birine teslim olman halinde kurtulacaksın diye söz verdiği zaman erkek sözünün bir önemi olmalı demişti. Daryl adamı okuyla öldürünce bu zamanda erkek sözünün bir öneminin kalmadığını anladık. Rick Daryl’a nasıl baktı orda. Sanki rolleri değişmişler; Daryl Rick olmuş, Rick Daryl olmuş gibiydi. Tabi Daryl’ın böyle olmasında sığınakta uzun bir süre tutsak olarak kalmasının da etkisi olmuş olabilir. Bu arada Rick’in Morales’e acıması gayet doğal çünkü ben bile acıdım adama. Sen git yedi sezon bekle sonra gel ilk sahnen de öl. Açıkçası biraz bana trajikomik geldi. Teorilere falan da konu oldu adam

Merhabalar :) inceleme biraz geç oldu farkındayım hatta biraz değil baya bir geç oldu neredeyse üçüncü bölüm çıkacak. :D ama bu hafta üç tane sınavım vardı ve en sevdiğim dizinin yeni bölümünü çıktığı gün değil dün izleyebildim. İncelemesi de haliyle bugüne kaldı. Ama bundan sonraki bölümlerin incelemesini inşallah yayınlandığı gün yapmaya çalışacağım. :) The walking dead sekizinci sezon  ikinci bölüm incelemesine geçmeden önce birinci bölümünü kısaca bir hatırlayalım. Negan’ın ‘we are going to war’ sözünden sonra bölüm Rick’in, Kral Ezekiel’in ve Maggie’nin savaş için insanları cesaretlendirici konuşmalarıyla başlamıştı. Daha sonra Rick’in yaşlanmış bir şekilde uyanışını gördük ve yanında çiçek vardı bu bana ilk sezon ilk bölümde Rick’in hastanede uyanışını hatırlattı. Sizce de oraya vurgu yapmış olabilirler mi? :) Zaten bir an korktum ne oluyor yoksa buradan mı devam edecek falan diye, tam o sırada bunun R