Öne Çıkan Yayın

Aşk...

Resim
  Aşk sadece barış, mutluluk, paylaşım değildir. Aşk savaşmaktır. Büyük mücadelenin ardından elde edilen aşk değerlidir. Aşkta dönüp gitmek yoktur. Dönüp gitmek çaresizliktir. Güçlü insan zırhını giyer ve aşkın karşısına çıkar. Aşk silahını çektiğinde ya bir hamle yapar ya da teslim olur. Ama dönüp gitmez. Kazanırsa aşk onundur. Kazanamazsa aşkın yasını tutacak kadar cesur ve sadıktır.                                                                                                   - Merve

The Walking Dead Üzerine



The Walking Dead, yürüyen ölüler...
‘Yaşayanlardan korkun, ölülerden değil’
Bu yazımda en sevdiğim dizi olan the walking dead’i ve diziyi genel olarak kendi dünyamda nasıl yorumladığından bahsetmek istiyorum.
Bu dizi bence çoğu kişinin önyargıyla yaklaştığı gibi bir zombi dizisi değil, bir ‘karakter-kişilik’ dizisi.
Zombiler dünyayı istila etmiş, insanlar hayatta kalmak için mücadele veriyor ve yaşamdaki roller değişmiş. Yani en basitinden başrol oyuncusundan örnek verecek olursam; bir polis şefi olan Rick Grimes olaylar patlak verdiğinde sadece kurtulmaya çalışan bir grubun lideri olabiliyor. Yani artık paranın, mesleğin, siyasetin vb. hiçbir önemi kalmamış. Kısacası dünyanın çivisi çıkmış ve herkesin tek bir derdi var: Yaşamak.
Eğer gerçek hayatta böyle bir durum olursa insanlar nasıl bir yol izleyecekti?
Kendilerini unutup bir canavara mı dönüşecekler, yoksa her şeyi göze alıp onurlarıyla mı öleceklerdi?
Dizinin konusu bu şekilde.
Özellikle son bölümde böyle bir mesaj veriliyordu ve bu beni çok etkiledi ki beni bu yazıyı yazmaya sürekledi.
Zombiler günümüzde gerçekten de var. Onları gerçek hayatta cep telefonu, bilgisayar, tablet ve internet olarak görüyorum. Hiç dikkat ettiniz mi, insanlar özellikle de çocuklar bunlarla vakit geçirdikten sonra ne kadar sinirli oluyor? Ben kendim bile bir süre vakit geçirdikten sonra öfkelendiğimi fark ediyorum. Dizide zombiler insanları ısırdığında onlar da bir zombiye dönüşüyor. Gerçekte ise teknolojiyle meşgul olduğumuzda biz de onlar gibi birer makineye dönüşüyoruz. Sohbet etmiyoruz, konuşmuyoruz, etrafımıza bile bakmıyoruz. Bizi biz yapan duygularımız bizi teker teker terk ediyor.
Hatta bazen aklımız bile terk ediyor. Düşünmeden sadece ihtiyaçlarımızı karşılayarak yaşıyoruz bir robot gibi... Ve herkes farkında olmasa da kurtulmak için mücadele ediyor bu sırada da etrafına, sevdiklerine ve kendisine zarar veriyor. Ve tabi ki çok azımız bu mücadeleyi kazanabiliyoruz. Yani bu teknolojilerin bağımlılığından kurtulabiliyoruz. Öbür türlü yürüyen bir ölü gibiyiz.
Yaşıyoruz ama nasıl? Nasıl yaşamak bu? Şu an kendimi ölüm zinciri filmindeki teknolojiyi sevmeyen adam gibi hissettim. Hem sevmiyorum hem kullanıyorum :D
Şaka bir yana umarım teknoloji sadece yaşamımıza kolaylık getirmekle kalır daha ileri gitmez...
Twd ile ne alakası var diyeceksiniz.
Ben de doğrusu bir alaka kuramadım ama yazı böyle gelişti :)
Asıl konuya dönecek olursak, dizide birbirinden çok farklı karakterlerin baskı ve korku altında nasıl hareket ettiklerini izliyoruz genel olarak. Hiç izlemeyenler için spoiler vermeden bir örnek vermeye çalışayım. Bir çok güçlü  -savaşmak açısından- insanlar var zombileri, yeri geldiğinde insanları öldürebilen. Bir de sayıları az da olsa zayıf (zombilerle karşı karşıya bile gelemeyen) insanlar var. İşte bunlardan birinin ölüm korkusu veya zombiye dönüşme korkusu ile neler yapabileceğini, ne kadar ileriye gidebileceğini ve tüm bunlar olurken karakterindeki değişimi uzun dönemde izledik mesela. Bunun dışında başroldeki karakterlerin de psikolojisi her bölümde çok iyi yansıtılmış. Şuan 8. sezondayız meseala Negan diye bir karakter var. Çok kötü ve acımasız birisi. Aynı zamanda güçlü, çok güçlü. Öyle ki insanlar onu gördüklerinde diz çöküyor. Bölümlerde bazı olaylar karşısında onun bile kendi vicdani sorgulamalarına şahit oluyoruz. Bu gibi örnekler dizide çok fazla.
Twd’yi bu denli sevmemin sebebinin de bu olduğunu düşünüyorum. Her yerde kötülük var ama önemli olan kendi duygularını, düşüncelerini, karakterini baskı altındayken koruyabilmek...
İstediğimden uzun bir yazı oldu ama umarım sıkılmamış ve beğenmişsinizdir
Zombisiz güzel günler :))

Not: Beni çok etkileyen son bölüm diye bahsettiğim; bu yazıyı yazarken twd’nin yayınlanan yeni bölümüydü. Yani 8.sezon 12. bölüm. İzleyenleri yorumlara beklerim. Siz ne düşündünüz o bölüm hakkında ? :)

Yorumlar

  1. düzenli izlemedim arada izledim ama iyi dizi tabiiiii :)

    YanıtlaSil
  2. Evet deep, çok iyi :)
    Bu arada bir arkadaşımdan dizi önerisi geldi, her yazarın izlemesi gerek diye. Two worlds izledin mi bilmiyorum, ben izliyceem bakalım nasılmış :)

    YanıtlaSil
  3. Kitap yorumunuz için teşekkürler. Kitap serisini okumakla ilgili hala ikilemim mevcut. Walking Dead dizisinin ahengi zarar görecekmiş gibi geliyor.

    Walking Dead ile ilgili yazımı okumak isterseniz, sayfama beklerim. https://forestofnoreturn.blogspot.com/2018/08/carol-maggie-glenn-ve-sasha.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, hangi kitap serisinden bahsettiğinizi anlayamadım... Ama yorumunuz için çok teşekkürler :)
      Evet, Rick’in öleceği söylentileri var. Bakalım yeni sezon nasıl olacak.
      Tabi ki isterim, merak ettim hem de...
      Hemen geliyorum :)

      Sil
    2. Bahsettiğim kitap serisi Ren Kitap'ta 6 serilik yayımlanan Walking Dead kitaplarıdır. Robert Kirkman ve Jay Bonansigna tarafından yazılmıştır. Görselliği bu kadar yoğun diziyi, satır aralarında keşfetme çabam henüz yok, okursanız yorumlarınızı öğrenmek isterim. 9. sezonda görüşürüz.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aşk...

Büyük Blog Takip Etkinliği

Sinema ve Ben (MİM)